Bir metrekarelik
pencereden, gökyüzüne bakıp, evreni kucakladığın olur mu hiç? Tüm
insanlığı içine, o küçücük kalbine sığdırdığın...Seni seviyorum hayat, gökyüzü
kararsa da bazen, ardından çıkan güneşini, çılgın gibi yağan yağmurunda çıkan
toprağın kokusunu, esen rüzgarın içindeki çiçeklerin kokusunu.... Köşe
başındaki simitçinin, yaşadığı zorluklara rağmen, mücadelesine tutunuşunu....Seni seviyorum hayat, çapkınca
bana göz kırpışını...Seviyorum....Seni ve beraberinde getirdiğin
herşeyi..Seviyorum, seviyorum işte...Seni sevmeyi seviyorum...Gözümü budaktan
esirgemeden, bodoslama seviyorum ....Işığa tutkun pervane gibi, saf sevgiye
tutkunum, yanacağımı bile bile...
Ey aşk, güzel gönül,kalbimdeki çarpıntını,içimdeki
heyecanını seviyorum...Bir dur, bir bak kendine diyorum.Yok, durmuyorum.Hayatla
yol alıyorum.İçimdeki sonsuzlukla,kalbimdeki çırpınışla,gözümdeki yaşlarla
gülümsüyorum hayatıma.
Biliyorum ki güneş, her zaman var,orada ve o da bana
gülümsüyor.Karşılıklı bakışıyoruz,kur yapıyoruz birbirimize kimselere
çaktırmadan.. Birbirimizden haberimiz yokmuş
gibi..
Bazen yoruyorsun beni,ilk tenhada kendimle kucaklaşıyorum
kimselere belli etmeden, hasret gideriyorum kendimle.Ne güzelsin diyorum, bedenime sığmayan kalbime bakıp,bazen şaşıyorum kendime.İlk fırsatta buluşma
sözüyle ayrılırken kendimden, yüzümü gözümü boyuyorum, makyaj yapıyorum
bildiğin..Karışıyorum yine kalabalığın arasına.Makyaj kalabalığa uymak için. Farketmesinler
diye.Özgürce dolaşıyorum, kalabalığın içinde fark edilmeden.
Hayatın kokusunu içime çekiyorum,ciğerlerim patlayıncaya,
soluksuz kalıncaya kadar.Seni solumalıyım diyorum hayata.Öyle ki sen ve ben bir
olmalıyız, iç içe, ayrılmadan, aşıklar gibi.
Ben seni çok
seviyorum hayat.Sade seni yaşamak için tüm eylemlerim,isyanlarım, herşeyim..
Bazen kalabalığında nefesim tıkanıyor, o zaman yine kaçıyorum ilk tenhaya, tüm boyalarımı temizliyorum
kendimle buluşurken.Dokununca ellerime bulaşıyor boyalarım,çıkarabildiğim kadar
çıkarıyorum.Saf güzelliğimi görebileyim diye.Her buluşmada daha az boya kalıyor
elimde,gittikçe şeffaflaşıyorum sanki.Boya tutmayacak gibi artık.Nefes alıyor
tüm hücrelerim...Böyle çıplak mıyım ne? Aldığım nefesi tüm bedenimde
hissediyorum.Korkuyorum.Böyle çıplak ve boyasız çıkarsam kalabalığa,şeffaflığı
fark etmezler,kırılacağımdan korkuyorum.Saydam bedenimle,boyasız girebilir
miyim ki kalabalığa?
Bu kez tenhadan, ilk kalabalığı kolluyorum. Sessizce
süzülürken aralarına,boyasız birçok bedenle karşılaşıyorum şimdi.Boyasız
çıplakların kalabalığı sarıyor etrafımı.Artık her an tenhadaymışım gibi,hayatı
ortak soluyorum onlarla. Derin derin çektiğim nefeslerle, ölürken
dirilmişcesine etrafa gülümsüyorum hu
diyerek.
Güneş, boyasız
çıplakların tenine yansırken, renklerinin güzelliğine bakıp hay allah diyorum.Birden koyu bir lacivert
kapatıveriyor güneşi, sonsuz bir karanlığa bürüyor heryeri. Tüm kalabalık,
boyalısı, boyasızı,cümle alem nefesini tutuyor sanki beklerken...Yavaş yavaş
lacivertin sonsuzluğundan güneşin, turuncuları görünüyor az sonra. O güzel
turuncu beyaz ışık yavaş yavaş yırtarken
laciverti, tuttuğu nefesi de yavaşca salıyor cümle alem. Derinden bir ohh sesi
yankılanıyor semaya, korkuttun bizi,
aşk olsun.....
Ve öyle de oldu.AŞK
OLSUN:)))