11 Kasım 2014 Salı



İNANÇ  NEDİR?


Her insanın gönlünde yatan aslanları vardır.Maddi ve manevi istekleri.Bazı anlar maddi istekler ağır basar, bazen de manevi istekler.Bir sarkaç gibi gider gelir arzularımız.Ve hayat sürprizleriyle bize kucak açar. Bazen acı, bazen tatlı sürprizler.Bu belirsizlik,zamanın ne getireceğinin bilinememesi insanoğlunu merak duygusunu kışkırtıp, araştırmalar yapmasına neden olurken, zaman içinde de hayatın sistemini çözmesini sağlamıştır.

Dini öğretiler kaderden bahsederken, tanrısal iradeyi külli irade olarak adlandırıp, ardından da insanın da iradesi var, o da cüz-i irade demişlerdir.Bu da akıllara bir başka soruyu getirmiş, külli irade yani bütünün tanrısal olanın, allahın iradesi herşeye hakimse, benim cüz-i denilen kısmi iradem nerde işe yarayacak diye düşündürmüştür.

Bilim adamlarının yıllar yılı yaptığı araştırmalar şunu göstermiştir. İnsanın bilinçli zihniyle düşündüğü, bilinçaltında duygu olarak örtüşüyorsa, düşüncelerini  gerçeğe dönüştürebilmektedir.

Korktuğum başıma geldi  dediğiniz hiç olmadı mı? Ya da içten içe gerçekleşmesinden tedirgin olduğunuz,olmasın diye dua ederken bile, olacağını biliyorum diye hissettiğiniz durumlar? Bazen de  şaşırtıcı şeyler olur. Herşey kötü giderken, içinizde nereden geldiğini bilemediğiniz bir ferahlık vardır.

Yeryüzünde yaşayan  yedi milyar insanın, farklı dilleri, farklı inançları, farklı mezhepleri var iken, hepsinin  dilekleri duaları nasıl kabul olmaktadır? Yaratıcı, Allah hangi dine mensuptur?  Afrikalı ilkel yerliler,totemlere tapınırken duaları reddedilmekte midir? Ateistlerin hiçbir duası kabul değil midir?

İnanmak, insanın yaradılış özelliklerindendir. Ve ihtiyaçtır.Ateistler de, yaratıcı kavramına inanmayı reddederek, inançsızlığa inanmaktadırlar. Sonuç olarak herkes bir şeye inanır.

İnanç, kişinin kendini güvende hissetmesini sağlar. İnandığımız şey ne ise, onun varlığını hissettiğimiz ölçüde güvenlikte ve huzurlu oluruz. Huzur ve güven arayışı hiç bitmez, ta ki gerçek huzur ve mutluğun nerede olduğunu  idrak edinceye kadar...

Gerçeğin yolunda,sevgiyle..

 AYŞE SARI

www.aysesari.com
 Ayşe Sarı Pozitif Atölye© Marka Tescillidir.

19 Ekim 2014 Pazar

YAŞAMINIZI YENİDEN YARATMAYA 

HAZIR MISINIZ?

RYL SERTİFİKA PROGRAMIM BAŞLIYOR.



DÜŞÜNCELER MİDİR KADERİMİZİ YARATAN?
YOKSA KADERİMİZ Mİ DÜŞÜNCELERİ YARATIR?

İNSANIN KENDİ HAYATINDA DEĞİŞİM YARATABİLMESİ ÖNCE BU BİLMECEYİ ÇÖZMESİYLE BAŞLAR.

RYL (RECREATE YOUR LİFE) "YAŞAMINI YENİDEN YARAT"

SERTİFİKA PROGRAMI İLE, KENDİ HAYATINIZI DEĞİŞTİRMEYİ ÖĞRENECEKSİNİZ.
Sürdürmekte olduğumuz yaşamımızı,yeniden tasarlamak,içsel gücümüzün mucizeleriyle tanışmak ister misiniz?
"RYL"(RECREATE YOUR LİFE- YAŞAMINI YENİDEN YARAT)" eğitimim Kasım ayında başlıyor.
İsteklerinizin gerçekleşmesi bir türlü mümkün olmuyor mu?
Şans, bir şekilde sizden uzaklaşıyor mu?
Para ve bolluk, bir türlü size gelmiyor mu?
Aşk yada evlilik hayatı istediğiniz gibi gitmiyor mu?
Yaşam planınızı yeniden düzenleyerek,size engel olan nedenleri ortadan kaldırabilirsiniz.
YEDİ BÖLÜMDEN OLUŞAN EĞİTİMİM,YEDİ HAFTA SÜRECEKTİR.EĞİTİM SONUNDA,YENİ YAŞAMINIZA MERHABA DERKEN, KENDİNİZİ YENİDEN KEŞFEDECEKSİNİZ..
PROGRAMI BAŞARIYLA TAMAMLAYANLARA, UYGULAYICI SERTİFİKASI VERİLECEKTİR.
EĞİTİM PROGRAMIMA KAYIT OLMAK İÇİN:05353969126 TELEFONA İLETİŞİM BİLGİLERİNİZİ BIRAKABİLİR, ayse.sari74@gmail.com  ADRESİNE MAİL ATABİLİRSİNİZ.
.BİR GRUP 7 KİŞİYLE SINIRLI OLACAKTIR.

SEVGİYLE VE FARKINDALIKLA DOLU MUTLU GÜNLER DİLİYORUM.
A
YŞE SARI

11 Ekim 2014 Cumartesi


DUYARLILIK VE DUYGUSALLIK

Duygularımızın şefkat, sevgi gibi güzel isimleri, nefret, öfke gibi kötü isimleri olabilir. Sevgiye duyduğumuz ihtiyaç gibi, bazen öfkeye de ihtiyaç duyabiliriz. Neden kaynaklandığını fark etmiyorsa, duygular insanı körleştirir. Rüzgara kapılmış yaprak gibi savurup durur...
Duygusallık yanılsamadır. Duyarlılık farkındalıktır. 
Farkındalığımız arttıkça, duyarlılığımız artar, duygusallığımız azalır.

Duygularımızı yaratan, düşüncelerimizdir.
Aşk filmi izlerken duygusal, korku filmi izlerken ürkek, savaş filmi izlerken cesur, komedi filmi izlerken neşeli, dramatik bir film izlerken üzgün oluruz.
Bu duyguların hangisi senin? Hangisi kalbinden geliyor öyleyse?
Duyguları,zihnimizin algıladığı görüntüler yaratır. Bu yüzden sürekliliği yoktur. Bir an mutlusundur, bir an üzgün, ağlıyorsundur, bir an sonra gülebilirsin. Bu değişkenlik, farkındalık yoksa, kendi doğamızdan bizi uzaklaştırır.
Hangi düşüncemizin, hangi duyguyu doğurduğunu fark edebilmek, bizi kendimize tanık yapar. İşte o zaman, kendi dünyamızın farkında olarak yaşamaya başlarız...Orada duyguların esareti bitmiştir, özgürlük başlar...


Yapmak istemediğin şeyleri yapmak, yaşaman gerekmeyen bir hayatı yaşamak demek,ruhunu baskılamaktır.
Ruhunu baskılamak, olmadığın kimse olmak, özüne yabancılaşmaktır.
Bu, kendini yok etmek, yavaşça zehirlenmek ve yavaş yavaş intihar etmektir.
İnsan neden kendini baskılamayı seçer?
İnsan kendine, ruhuna neden zulmeder? Zulüm yaptığının ne kadar farkındadır?
Yaşadığını zanneden bedenlerin içinde, ölü ruhlar...
Yaşamak için, hepimiz şansı hak ediyoruz.
Bu şans bize başkası tarafından verilmeyecek,kendimiz yaratacağız....


Ayşe Sarı
www.aysesari.com


20 Eylül 2014 Cumartesi

"MUTLU YAŞAMI YARATMA" ATÖLYESİ


                         "MUTLU YAŞAMI YARATMA"  ATÖLYE ÇALIŞMASI




Pozitif Atölye'de "Mutlu Yaşamı Yaratma" atölye çalışmamız başlıyor.

Günlük yaşamımız içerisinde, bazen başa çıkmakta zorlandığımız durumlar yaşayabilir,nasıl davransam, ne yapsam yada niye hep böyle oluyor dediğimiz durumlar yaşayabiliriz.Bazen çok emin olduğumuz konularda bile soru işaretlerimiz, acabalarımız olabiliyor.

"Mutlu Yaşamı Yaratma" atölye çalışmasının amacı, farkındalığımızı arttırarak, hayatımıza yeniden biçim vermek,sorunlarımıza çözüm üretmek,günlük yaşamın üzerimizde yarattığı stresi azaltıp, huzur ve mutluluğa dönüştürmenin yollarını öğrenmektir.
Bilgiye ulaşmanın çok kolay olduğu bir zamanda yaşıyoruz.Hepimizin sahip olduğu yada kolaylıkla öğrenebildiği bilgileri hayatımıza uygulama konusunda sıkıntılarımız var.Bu çalışma, duyduğumuz,bildiğimiz ama bir türlü gerçekleştiremediklerimizi hayata geçirmeyi öğretiyor.

Ayşe SARI

Atölye çalışmamız 23 Eylül Salı günü başlayacaktır.
Hafta içi sabah  Salı  ve  Perşembe  günleri 11.00-12.30
Hafta içi akşam  Çarşamba günleri  19.30-21.00 saatlerinde
Atölye Katılım ücreti 30 Liradır.

Katılımcıların, önceden rezervasyon yaptırmaları rica olunur.
e-mail: ayse.sari74@gmail.com
Gsm:0535 396 91 26












25 Haziran 2014 Çarşamba






                         KENDİ DANSINI YARATMAYA HAZIR MISIN?

“Bir ses geldi taa uzaklardan..Artık duymam zannettiğim. Biran kendime, hayal mi yaşıyorum acaba dedim . Unuttuğum, yüzleşmek istemediğim, kabul etmekten kaçındığım ne varsa beraberinde o sesle içime geldiler. Sarsılırken düşmemeye çalıştım. Ayakta durmam lazımdı. Teslim olma, dur dedi bir yanım ...Teslim olmak kontrolü bırakmak demektir.Teslim olmak, acıyı yaşamayı göze almak demektir. Öyleyse niye teslim oluyorsun, kontrol sendeyse tedbir alırsın, göreceğin zararları en aza indirirsin diye fısıldadı.
Belki de hiç zarar görmeyeceksin. Nereden biliyorsun ki ? Bilme dedi, bilme hiçbirşeyi. Bilmek zorunda değilsin. Kızgınlıkla bırak artık ! dedi  öbür  yanım.
İçimeki diğer yarım, hayır dedi fısıldayarak.Bilmelisin, bilmeden olmaz.
Bir bilenle, bilmeyenin savaşı hep böyle sürdü gitti.Kazanan kim mi oldu? Kazananı yoktu. Kaybeden ise, konuşmaların içinde kaybolanlardı..”

İnsanın kendi iç savaşı kadar, ruhuna zarar vereni  yoktur. Kişi yaşadığı mutsuzluk, yada olumsuzluklarda etrafında gelişen olay yada durumları sebep olarak görür. Burada asıl görmemiz gereken içimizde ki  iki tarafın sesini dinlerken, bize verdikleri mesajları doğru dokumaktır.
Doğru okuma becerisini kazandığımız zaman, iç savaşlarımız biter.Daha huzurlu, daha dingin, yaşamdan daha fazla keyif alan,  mutlu, enerjik bir  insana dönüşürüz. Mutluluk, dış koşullardan ancak bu şekilde özgürleşir.
Yaşadığı hayat,  hangi koşullarda olursa olsun, huzurlu ve dingin hale gelebilmiş kişi,  mutluluğu her an hisseder. Bu ruhun özgürleşmesi, içimizdeki  iki tarafın,  uyum içinde dans etmeye başlamasıdır.
Şimdi,  içindeki ritmi hisset, dans etmeye hazır mısın?

Ayşe Sarı

"Hayat, fırtınada sığınak bulmak değildir, yağmurda dans etmeyi öğrenmektir" Sherrilyn Kenyon



3 Haziran 2014 Salı





KUTSAL HAZİNE

Hayat, her şeyiyle bir bütündür. Eğrisiyle, doğrusuyla, güzeliyle ve çirkiniyle. Herşey bize ışık tutmak, karanlıkta kalan, bilmediğimiz yönlerimize dikkatimizi yöneltmemiz için hayatımızda yer alır. Fark edebilelim diye tesadüfler vardır, şanssızlıklar, şanslar, hay aksi dediklerimiz, iyiki olmuş dediklerimiz. Böyle olacağını hiç düşünememiştim dediğimiz bir dolu şey.
Facebookta, bir ara popüler bir oyun vardı. Zaman Tüneli. Hiç oynadınız mı bilmiyorum? Oyun sevmediğim halde, çok oynamıştım. Oyunda dağınık bir oda, veya bir sokak, insanlar, kısaca günlük hayattan görüntüler veriliyor, görüntülerin arasına saklanmış nesneleri bulmanız isteniyordu. Bulamadığınız zaman ipucu kullandığınızda, o nesnenin görüntüsü daha aydınlık veriliyordu ki, siz hemen fark edin diye. Bazen, gözümün önünde duran nesneyi, üzerine ışık gelince farkettiğimde öyle şaşırırdım ki.. Aaa, gözümün önündeymiş..
Gerçek hayatımızda da, kaç kez kurduk kim bilir aynı cümleyi. Nasıl fark etmemişim, nasıl anlamamışım dediğimiz birçok durum olmuştur eminim. Sizin olmasa da, benim böyle durumlarım var. Farkında olmamıza engel olan karanlığımız hepimizin içinde var. Gizlenmiş kaygılar, endişeler, gelecek korkularımız.. Bazen umudumuzu yitirmemek adına da kendi gerçeğimizden kaçmak için ürettiğimiz bahanelerimiz... Yüzleşmek istemediğimiz gerçekleri gizlemek için, zihnimiz öyle güzel bahaneler üretir ki, şaşar kalırsınız.
Gölge taraflarımızı fark edebilelim diye, kaderimizi parlatalım diye, evrenin ışık oyunlarıdır canımızı sıkan şeyler.Eskileirn deyimiyle, her şerde, bir hayır var durumu.. Keşke olmasaydı dediğiniz her olayda fark etmeniz gereken bir gölge yanınız vardır. Fark etmezseniz, kör gözüm parmağına misali tekrar eder durur, kırık plak gibi. Bana tasavvuf eğitimi veren hocam, şikayet ettiğimde hep, plağı nerede çatlattın diye sorardı. Yaşamımızdaki her şey,  negatif ve pozitif, bizim ruhumuzu özgürleştirmemiz için görev yapar. Yeter ki, ışığı üzerine tutun ve gizlenmiş korkuları aydınlatın. Buda bana ait, buda benim duygum diyerek sizde kendinizi artınızla eksinizle bir bütün olarak kabul edin. Beğenmediğiniz yönlerinizi red edip, gizlemeye çalışmayın. Bırakın herkes, sizi olduğunuz halinizle kabul etsin, böyle sevsin. Kendiniz şekle sokmakla uğraşmayın. Ömür dediğimiz vakti, kendimizi ve etrafımız şekle sokarak değil, yaşamın tadına varmak için kullanalım. Hepimizin içinde, kimsenin görmediği, bazen kendimizin bile unuttuğu bir çocuk var, sahip olduğumuz en kıymetli hazinemiz.
Çocuk neden hazinemiz hiç düşündünüz mü? Taşıdığı saf sevgiden. Saf ve masum sevgi, sadece çocuklarda vardır. İçimizdeki çocuk bu yüzden çok değerli. Ona şefkatli davranın. Kendinizi sevin önce, tüm yanlışlarınız ve doğrularınızla, bir bütün halinde. Kendinizi ikiye bölmeyin. Doğallık ve masumiyet, insanın yaşamında, kendine verebileceği en büyük hediyedir. Kendinizi şımartın. Siz bunu hak ediyorsunuz.


İçimizdeki çocuk hep coşkuyla yaşasın, sevgiyle..

Ayşe Sarı
www.aysesari.com

“Toprakta açan güller solar gider, gönülde açan güller daimidir”Hz. Mevlana

28 Mayıs 2014 Çarşamba






HAYAT

Hayatı anlamak, düzenini kavramak bazen zor geliyor mu? Hadi ya, işe bak, nasıl oluyor yahu dediğiniz hiç olmadı mı? Bunaldığınız zamanlarda, lan ne kadermiş bu dediğiniz oldu mu veya hiç şansım yok dediğiniz. Yada tam tersi ulan ne ballıyım dediğiniz anlar. Her iki durumu da yaşadığımız çok olmuştur. Hepimizin çok şanslıyım yada çok şanssızım dediği zamanlar. İsyanlarımız, sevinçlerimiz. Hepsi bir arada toplu yaşamJ)

Hayat… Çözmeye çalıştığımız bilmece. Veya çözmekle uğraşmayıp, ne halin varsa gör deyip, olanı kabullendiğimiz yaşamımız. Hepsi aynı yere varıyor zaten.  Yaşanmışlıklarla edindiğimiz tecrübeler. Bazı öğretiler buna deneyim diyor, bazısı ,imtihan.. Adı ne olursa olsun, kişinin yaşadığı deneyimler var. İnancına göre koyduğu etiketin yazısı değişiyor.
Araştırmalarıma göre, inançlara göre ritüeller değişse de, öz,  yani insana fark ettirilmek istenen aynı, hiç değişmiyor. Hepsi, iyi insan olmamızı istiyor. Her zaman iyi olmak mümkün müdür peki? Sen, kendince iyi olduğunu zannedersin. Karşındaki sana küfredebilir. İyilik ve kötülük görecelidir. Her ne yapıyorsanız, kendi içinize dönüp baktığınızda, hiçbir korkuya yenik düşmeden doğrusu buydu diyorsanız eğer, o sizin için doğru olandır. Burada anahtar sözcük, kendi içimize dürüstçe bakarak, hiçbir korkuya yenik düşmeden kısmıdır. Bunu en iyi, kişinin kendisi bilir.
Kendimizden, varlığımızdan mutlu olduğumuz anların çoğalması, hayatı her şeyiyle kucakladığımız, huzurlu bir yaşam dileğimle, sevgiyle ve huzurla…

Ayşe Sarı

“Hayat, kendimizi keşfetmek için, yaşadığımız sonsuz yolculuktur."

19 Mayıs 2014 Pazartesi



AKIŞTA OL  DEDİKLERİ:))
 

Kaç kez sıkıştığınızı, çözümsüz kaldığınızı hissettiniz? İkilemde kaldığınızı, hangisini yapsam daha doğru olur diye düşünmekten baş ağrıları yaşadığınızı?
Hayatın yolları niye tümseklerden oluşur ki? Şöyle otoban kıvamında, dört şerit asfalt yol:)) Tadından yenmezdi. Cümleye dikkat ettiniz mi peki? Tadından yenmezdi dedim. Türkçede böyle bir deyim var. Tadından yenmemek. Olsun da yemeyelim diyeceğim bende.

Bazen her şey kol kola girip, halay çekerek üstümüze gelir. Bazen kişisel düzenimiz yerinde görünse bile, ağzımızın tadını bozacak bir şeyler çıkar. Çocuğun  yazılısı kötü geçer,tam imza atacakken anlaşma bozulur, kredi kartının ekstresi fazla gelir, bir bakmışsın yine benzine zam gelir, v.s,v.s… Hal böyleyken, durmadan birşeylerle mücadele halinde iken, gel de sinirini zıplatma.Gel de öfkelenme, gel de sakin ol.Gel de sev her şeyi. Mümkün müdür bu? İçsel huzuru korumak nasıl olur ki? Kişisel gelişim yazılarında, facebookta, şurda burda, akışta ol diye  birşeyler paylaşıyorlar.Akışa bırak, akışa bırak.Olsak olsak lav olup, yanardağlardan akarız diyeceğim geliyor bazen.

Hiç öfkelenmeyecek miyiz? Hiç kızmayacak mıyız? Kırılmayacak mıyız?  İnsanız kardeşim, robot değiliz ki.. Duygularımız var, hem de en babasından. Ne olacak, hep bastıracak mıyız? Elbetteki hayır!!

Bastırdığımız duygular, düdüklü tencere misali patlar bir an, hemde küçücük bir şeyden.Bazen duyarsınız, yaa hiçbir şey yokken, birden çıldırdı deriz. Aa, sana ne dedim ki bu kadar alındın deriz. Duygu patlamasını yaratan o an yaptığınız değildir ki. İçerde birikmiş, bastırılmış ne varsa, incir çekirdeğini doldurmayan bir olayda dışarı fırlar. Çünkü istihap haddi dolmuştur. Artık taşıyamıyorum der özünüz. Yeter artık diye bağırır. Tüm bunlar, kendimizi istediğimiz gibi ifade edememekten kaynaklanır. Bazen ayıp olmasın diye, bazen karşımızdaki kırılmasın  diye, bazen patron kızar diye. Tutarız tutarız, sonra bumm..

Akışta olmaktan yola çıkıp, konuyu bastırılmış duygulara neden getirdim diye  merak etmiş olabilirsiniz. Burada sözü edilen ilen akış, duyguların akışıdır. İşin püf noktası şu arkadaşlar. Örneğin,bir durum yaşadınız, kızdınız. Dikkat etmeniz gereken tek şey, duygularınızın analizini yapmaktır. Sizde kızgınlık duygusunu yaratan davranış yada olay neydi? Bu olayda kızgınlığın arkasına gizlenmiş başka  hangi duyguları yaşadınız? Sır, görünende değil aslında.O maskesi.Sır, onun arkasına saklanmış duygularda:)

Yaşadığınız,  gerçek bir olay üzerinde açıklamak çok daha somut  olurdu ama, buradan ancak genel ifadelerle anlatabiliyorum.
Akışta olmayı yaşamak: Birinci aşamada olanlar için, olumlu ya da olumsuz, günlük hayatımız içerisinde hissettiğimiz duyguların analizini yaparak, onların arkasına gizlenenleri çözmek . Şifre çözücü gibi:) Görünen ve görünenin arkasındaki.. Bu, kendini keşfetme yolundaki ilk adımdır. Sakinliğini koruyamayabilirsin. Çok doğaldır. Kendini analiz etmeye devam et.

Emin olun, ikinci adımda bu analizleri daha serinkanlı yapacaksınız.
Üçüncü adımda, ki bana göre tadından yenmeyen kısım burasıdır; Kendini dışardan izlersin. Çok eğlencelidir:) Bu içsel yolculukta, kendine tanık olmak diye anlatılan durumdur. 

Hayat, insanın kendini keşfetmesi için tasarlanmış bir oyundan ibaret. Bu dünyaya gelirken, herkes oyunda bir rol seçmiş. Aslında herkesin geliş amacı aynı. Hepimiz değerliyiz, hepimiz biriz, hepimiz önemliyiz diye anlatılmak istenen budur. Basit bir örnekle, bir filmdeki kötü karakteri sevmeyiz ama,  filmin oyuncusudur. İyi karakterde öyle. Şimdi söyleyin hangi oyuncu önemsiz?? Hepsi önemli değil mi? Birini çıkartırsak, senaryo bozulur. Ne gereksiz insan diye gördüğünüz kişiler varsa, unutmayın, sizin senaryonuzda onun mutlak bir rolü vardır, keşfetmeye çalışın.

 Yaradan, hiçbir şeyi sebepsiz sokmaz hayatımıza. Bizden istediği tek bir şey vardır. Kendi özümüzü keşfetmemiz. Tüm öğretilerin amacı budur. Bunu fark ettiğinizde, içinizdeki huzur kapısını açmış olursunuz.
Keşfimiz daim olsun, sevgiyle ve aşkla…


Ayşe Sarı

 "Keşfetmek için yaşıyorsan, her an yeni bir keşiftir" 


20 Nisan 2014 Pazar




DAVET


22 NİSAN SALI-SAAT:14.00
CADDEBOSTAN KÜLTÜR MERKEZİ
A SALONU



SEVGİ NEFES ALMAK, SU İÇMEK GİBİ TEMEL İHTİYACIMIZ.
SENİ SEVİYORUM DİYEN HERKES, DOĞRU MU SÖYLÜYOR?
BUNU NASIL ANLAYABİLİRİZ?
SEVGİ DİLİNİ OKUMAK İÇİN, İPUÇLARI NELERDİR?
BUNU MERAK EDEN HERKES, SEMİNERİME DAVETLİDİR.

KATILIM ÜCRETSİZDİR.


19 Nisan 2014 Cumartesi





Merhaba,

Nlp seanslarım ve diğer koçluk çalışmalarımla ilgili bilgileri www.aysesari.com web sayfamdan takip edebilirsiniz.
Sevgilerimle,

Ayşe Sarı

14 Şubat 2014 Cuma




AŞK, SEN NİYE BU KADAR GİZEMLİ VE GÜZELSİN...


Kainat aşkla yaratılmış derler."Habibim kainatı senin için yarattım demiş Allah, Hz.Muhammed'e.
.Hz. Mevlana, aşkla yandıktan sonra yazmış, Mesnevi'yi..
Ferhat dağları delmiş, Mecnun Leyla'nın aşkından çöllere düşmüş..

Herkesin içinde aşk özlemi, bunca şarkılar,şiirler, romanlar aşk için yazılmış.Hala da yazılmakta.

İçimizde hep  bir kahraman  sevgili yada dünyalar güzeli bir kızın tek sahibi olma  hasreti. 
Filmlerdeki aşk sahneleri ağlatıyorsa bizi,hele birde esas oğlan, sevdiği kız için ölümü göze almışsa vay halimize..
İçten içe kıskanırız, keşke bizim içinde ölümü göze alacak biri olsa / dünyalar güzeli bir kız bize aşık  olsa:))
Esas oğlanın cesareti mi? Yoksa aşkı için canından bile vazgeçebilmesi midir bizi derinden etkileyen?
Yada dünyalar güzeli kızın seçtiği erkek olma payesini taşımak mı?



Niye aşk hep acıyla yanyana anılır?
Niye büyük aşklar hep ayrılığı hatırlatır?
Niye tutunur insan sevgiliye?
Niye korkar birgün benden vazgeçerse diye?
Niye hep sevildiğini duymak ister?
Niye hep özlesin ister?
Niye ki?


Aşk, sen niye bu kadar gizemli ve güzelsin...

Aşk olsun...

Ayşe Sarı

Sevgiliden bir parça sevgi alıp bana verenler, 
Buna karşılık canımı alıp sevgiliye verdiler.FUZULİ