19 Kasım 2013 Salı







İÇİMDEKİ SES


    Sanki biri var içimde,  taa derinlerde birşeyleri arıyor, dışarı atmaya çalışıyor..İçimde dolaştıkça  acıtıyor ruhumu zaman zaman.. Anlamaya çalışıyorum.
İçimdeki ses, anlamaya çalışma, hisset ve bırak diyor.

Kimsin sen? Dolaşıp durma içimde...

Baksana,
Benim olan hiçbirşey yok. Çırılçıplağım. Bir nefes var içimde, onuda bırakıp gideceğim zamanı geldiğinde. Öyleyse sahip miyim birşeye? Değilim, ama sahipmiş gibi tutunurum tırnaklarımla.
Öyleki, kimse elimden almasın diye. Bilirim, sahip olduğum birşey yok ama, öyle zannederim.
İşittin mi beni?


Huu dedi,
İçindeki nefes senin olan. Sen onu dinle, ona bak. Odur senin anahtarın. Bir nefesle geldim demedin mi buraya? Bak etrafında gördüğün herşey yanılsama. Sen nefesinin içinde kal. Ordan bak etrafına,insanlara, insan olanlara. O zaman anlayacaksın hakikati. Bir nefeslik canın var bu dünyada, onuda verip gittin mi, geride kalan ne var senin olan?
Beden gitti, nefes gitti, ruh gitti!! Koskoca boşlukta bir dalgasın sen. Neyin dalgası olduğunu da var sen bul artık. Benden bu kadar. Çırılçıplak sadece bir nefesten ibaret olduğunu sakıın unutma emi?

Dur gitme söyle,
Aşk ne peki?

-O da yanılsama.
Var olan bir şey yok güzelim diyecektim, güzelde yok. Bildiğin tüm kavramlar herşey yanılsama.
Çöz de, çık bu karışımın üstüne, göreyim ver artık nefesini..


Sanki biri var içimde,taa derinlerde, sesini duyurmaya çalışıyor huu diye...Bense anlamaya çalışıyorum.
İçimdeki ses, anlamaya çalışma,hisset diyor.Sadece hisset ve bırak, gitsin...


Ayşe Sarı


HarfIer yetmedi anIaşıImama...
Hz.Mevlana





9 Ekim 2013 Çarşamba




YOLCULUĞUN BİR NEFES

    


     Koyu lacivertin içinde,hafif bir sararmışlığın arasından,gözüme çarpan kızıllık,birden beni içine çekiyor.Sanki büyülenmiş gibi gözlerimi ondan ayırmadan yürüyorum. Yine bana söyleyecekleri var diyorum.Nefes alışlarım bile değişiyor böyle anlarda. Ama bunu, sadece ben biliyorum. Gözlerim gökyüzüne kilit, gözlerimi alamadığım güzellik,öyle durup bakışıyoruz, uzaktan onunla.
 Kızıllığında kaybolduğum güzellik, gönlüme doldurduğunu taşırmak için çırpınırken, gözlerimde her yansıttığı.. 
Gözlerimi kapatıyorum biran. İçimde de görebileyim istiyorum yansıttıklarını.
Bana anlatmak istediğin çok şey var, biliyorum. Zihnimi susturabildiğim anlarda işitmeye çalışıyorum seni.
İki genç geçiyor yanımdan. Öyle ifadesiz ki yüzleri,her şeylerini yitirip bitirmişler,nefesleri durmuş gibi sanki..Ben, hipnotize olmuş halimle, onları izliyorum.

Birden nefesim oluyor kalbim, bak diyor. Bir özlem gibi gelip, olunca senden gidene bak. Gör, onlar senin durakların. 
Yolculuğun  bir nefes...Ruhun bir nefes.Bir nefesle geldin dünyaya,bir nefesle gideceksin.
Aradaki boşluk, o da senden bir nefes.
Aldığın verdiğin, hakikatin bir nefes..

Aradaki boşluğa,üflediğim bir nefes..
Aşk ile..


Ayşe Sarı

30 Ağustos 2013 Cuma





      USTALIK MASALI


   "Gerçek usta, zamanı geldiğinde öğrencisini başka ustalara teslim etmeyi bilendir."
Bunu ilk duyduğumda çok etkilenmiştim. Vay be dedim, ne bilgelik. Sonrasında üstat olarak gördüğüm kişileri de böyledirler sandım. Hepsinin böyle olmadığını öğrenmem biraz zaman, biraz yol aldı, bazen de acı verdi. Olanı da vardı, olmayanı da elbet.

Durup dururken, bu konuya niye daldım bilmiyorum? İçinde, görme vaktimin geldiği bir durum var demek ki.

Ustalığı, guruları, rehberleri sadece spritüellik, akademik bir etiket, bir statü olarak görmemek lazımmış. 
Zamanı geldiğinde, çocuğunu özgür bırakmakta ustalıkmış;insanların, özgür iradeleriyle yaptığı seçimleri,  yargılamadan anlayabilmekte.
Çok sevdiğin bile olsa, zamanı geldiğinde gitmesine izin vermek  ustalıkmış.

Sana değer vermiyorsa karşındaki, kayıpları düşünmeden, dur orda diyebilmek ustalıkmış.

Kimseyi yargılamadan, içimizde kırgınlık duymadan, dürüstçe kendimizi ifade etmek, ifade edilenlerden de idrakimiz kadarını alıp, yoluna devam etmeyi bilmek; eyvallah diyebilmek en büyük ustalıkmış.
Bunu hayatında uygulayabildiği kadarıyla,  herkes kendi çapında ustaymış aslında.

Çapı farklı diye, benden daha değerli yada önemli değilmiş. Senin yüklediğin anlam  kadarmış herkes. Yüklemeyi kesince,gözümüze başka görünmesi bu yüzdenmiş. Her şey bu yüzden illüzyonmuş. Saygı göstermek, kendini hiçe saymak değilmiş.
 Ustalık, değer verirken kantarın topunu kaçırmamaktaymış.

Gerçek adalet içimizdeki vicdanın terazisindeymiş. Adalet tanrıçasının gözleri, bu yüzden bağlıymış.Sen terazide dur, ancak vicdanına ağır gelen durumda, kılıcını da kaldır dermiş.
Bu yüzden affedilmeyen tek suç kul hakkıymış. Vicdanlı olmayı, herkese acımak zannetmemekteymiş ustalık. 
Sapla saman bu yüzden karıştırılmazmış.

Bu yüzden her koyun kendi bacağından asılıyormuş. Bu yüzden sorumluluğumuz, önce kendimize olan sorumluluğumuzmuş. Sizin yüzünüzden  demek, sorumluluğu kabul etmeyip, topu karşıya  atıp, mağdur rolü oynamak;kendimizi ifade edecek cesareti gösteremeyip, acıya sığınmakmış.
Ustalık, kararlarının  sorumluluğunu,birilerine yüklemeden  taşıma gücüne sahip olmakmış.

Ustalık,hiçbir şeye sığınmadan, kendinle yüzleşme cesareti, yüzleştiğin seni de kabullenip sevmekmiş.

Bir varmış, bir yokmuş..Meğer hayat, gerçeğin masal versiyonunda bize sunumuymuş:)))

Bu kez gökten bir elma düştü benim masalımda, yanlızca gerçeği görmek isteyenlerin başına...

Afiyet olsun...




"Başkalarını bilen kimse bilgili, kendini bilen kimse bilgedir."Lao Tzu


25 Ağustos 2013 Pazar





        


          MARİFET

Aceleci yaratılışımı şaşırtıyorum artık. Sükunetin hazzını tanıdım çünkü. Elveda sabırsızlığım. Bunca yıl ayrılmaz iyi bir  ikiliydik biz. Çabuk tükettikçe  seninle her şeyi, daha daha diyorduk. Doyuramadan ruhumu, yürüyüp  gittik seninle dönüp dönüp arkamıza bakarak.

Arkada bıraktıklarıma da seninle birlikte elveda diyorum. Şaşırma, bildiğin apaçık bir veda bu. Seninle birlikte tüm yaşanmışlara.

Sükunetim var şimdi yanımda. Acele etmeye gerek yok, bunu sen öğrettin sabırsızlığım. Her şey kendi zamanında geliyor. Olduğum yerde içimden ve dışımdan geçenlere izin vermem yeterliymiş biliyor musun?
Geçişlerin rüzgarından korkmadan, yarattığı her duyguyu kabul ederek..

Sükunetin hazzı, kabulün verdiği huzurla, duruyorum şimdi de.
Yol ve rüzgar beni nereye götürürse, kabulümdür her şey.

Gönlümün sesini duyuyorum şimdi de. Her şeyi fısıldıyor kulağıma bir bir..

Selam veriyor bana, es selam ey can.
Şimdi seyret gösterdiklerimi. Bak, bir daha bak. Gördüklerine şaşırma can. Hakikati görmekse marifet, benim gözümle etrafına bir daha bak.Marifet bu değilmiş, anla cancağızım...Marifet o ki, gönülden eyvallah da.....

Bir sır verdim sana, erit içinde, öyle ki bu bildiğin değil, yaşadığın olsun..

Aşk olsun....


"Sonsuzluğun içinde kendi sonsuzluğumdur yaşadığım.."Ayşe Sarı

24 Ağustos 2013 Cumartesi







   


             YOLCULUĞUM...


   Ben hakikat yolcusuyum. Bilirim ki bu yolda taşlar var... Takılınca ayağım, döner içime bakarım. Bilirim ki izdir o taşlar. Kendi hakikatime giden izlerim. İyi iz sürmek lazım bilirim.
Taşlı topraklı yollardan gönlüme varmak isterim. Sonsuzluğun içinde, hakikatimi yaşamak isterim. 

Hayatımda olan herşey için şükretmekteyim. Beni zorlayan, ağlatan, kızdıran, öfkelendirenlere de, gülümseten, mutlu eden, heyecanlandıranlara da. Bilirim ki, herşey bir bütün halinde kendimi görebilmem için  uğraş verir. Bunu yaparken, farkında olurlar ya da olmazlar, bunu  bilmem... Bildiğim benimde onların hayatına kendi yüzleşmeleri için girdiğimdir.

Bilmeye rağmen içimde yaşadığım kırgınlıkları hemen iyileştiremiyorsam, biraz daha zamana ihtiyacım olduğundandır. Kendime şefkat gösterir, tamamlanmam için zaman veririm. Çevreme gösterdiğim anlayışı kendime de gösterir, affederim...

Bilirim ki, kendime olan sevgim, hoşgörüm, kabulüm çoğaldıkça, varlığımın zenginliğini, renklerimi de yaşar yaşatırım....

Ben hakikat yolcusuyum. Bilirim ki bu yolda taşlar var... Takılınca ayağım, döner içime bakarım. Bilirim ki izdir o taşlar. Kendi hakikatime giden izlerim. İyi iz sürmek lazım bilirim.  Sonsuzluğun içinde, kendi sonsuzluğumsa tüm yaşadığım....Bir nefestir, hayata verdiğim,bilirim.......

Marifetin buysa, gönlüme razı ol isterim....


.




     PERDE

    Günün sonunda, kendimle başbaşa kaldığımda şu soruyu sordum; Söyle nereye? Yapılması gereken onca şey, yaşamımın sorumlulukları, bu resmin içinde neredesin, nereye bakıyorsun? Baktığın yerde gördüğün heran niye  değişmekte?Her gün aynı işe gidiyorsun, aynı yoldan.
Güzergah aynı da, niye gördüklerinden  anladığın farklı? Oturduğun oda aynı da, niye her an başkadasın?
Bak aynı yıldız gökyüzünde, sabah uyanıp da aynada gördüğünde aynı yüz...Niye her gün başka bir şey görmektesin? Başka başka duygulardasın?
Niye cancağızım niye?

Dinle öyleyse dedi içimdeki ses. Evet, gördüklerin aynı olsada, gözündeki perdeleri kaldırdıkça anladıkların hep farklı olacak...















18 Ağustos 2013 Pazar







GÜL BAHÇESİ


Kalbinin sesini dinle, dinle ki orada nasıl bir ahenk var.. Ayrık otlarından, yol bulup baş vermiş yabani dallardan,  temizlediğin kalbinin sesini dinle. Dinle gönül, duyuyor musun? Ayrık otlarını filizlendirme yeniden. Tertemiz bahçen güller için hazırlandı. Orada açacak güllerin keyfini sür... Bugüne hazırladın o bahçeyi. Şimdi gül mevsimi artık. Gönlünün güneşiyle besle çiçeklerini. Zehirli sarmaşıklar sarmasın bir daha, şimdi gül mevsimidir artık. 


Hep bu sevdaya değil miydi hasretin?
Şimdi kavuşma vakti. Gir artık bahçene.. Keyfınce yaşa gönül... Dem bu demdir. Hayrola, hak yol ola. Yola çıkmış erenler, vuslata nail ola. 
An gelir görürsün hakikati, an gelir bulursun o vuslatta kendini... 

Aşk olsun, aşka düşen canlara baki selam  olsun...

17 Ağustos 2013 Cumartesi




SİTARE

Bir yıldız, gökyüzünde küçücük, olabildiğince  haşmetli, olabildiğince parlak..Işığından ve haşmetinden, gönlümüze vermek istercesine, öyle bakar durur uzaklardan...

Gönlümün niyazı, parlak ışığım, bende bakar dururum sana,her an seninle hemhal olmak istercesine... Ey ışığım, gör gönlümü, içinde bir yıldız var, olabildiğince haşmetli, olabildiğince parlak, kayıp gider durmadan, sonsuzun içinde sonsuza varmak istercesine....

Aşk içinde aşk olmak istercesine...

16 Ağustos 2013 Cuma



 SES VE NEFES

Kimsem yok  benim. Tek başıma bir savaş alanının ortasında durur gibiyim sanki. Gülümsemeyle karşılıyorum gelen hamleleri. İzliyorum sessizce, içimdeki çığlıklar belli olmasın diye öyle eğitmişim ki kendimi... Artık çığlık  falanda kalmamış. Alışık değildi  bünye sessizliğe, ne oluyor sana dedi. Kendinde misin? Evet dedim. Kendimdeyim. Öyle ki, kendime  hiç böylesine yakın olmamıştım. Durup, izlemeye devam dedim.


Ey gönül, senin sesini duyduğumdan beri, en güzel nağmeyi bile istemez oldum. Bu can seninle nefes alır artık. Değil mi ki, duyurdun bana sesini, ben ses oldum, kendimden dışarı bakmaz oldum. Varsın devam etsin meydandaki savaşlar. İçimdeki meydanda er olmuşum. Baş vermişim can olmuşum. Ey gönül, değilmi ki ben sen olmuşum, bir hayy gelmiş, ben ses olmuşum... Hayrola, hakk yol ola, meydana gelmiş erler, yola yoldaş ola. Huu diyelim erenler, canımız yola baş koya. Hak erenler nefesi her dem, vuslata nail ola.
Aşkımız daim ola.....

12 Ağustos 2013 Pazartesi


HAYATA İNAT..

Bugün tüm duygularımı gömesim var. İçimdeki tüm inançları, inanmışlığı. Bunu mu yaptırmak istiyorsun hayat? Bugüne kadar tüm yaşanmışlıklara inat kaybetmediğim inancımı yok edeyim mi istiyorsun, söyle? Hep sobeledin beni, öğren artık dedin.

 Dedin de öğrenemedim ki ben. İnadına direndim içimdeki saflığa tutundum. Safça inancım korudu beni, senin yakıcı sobelerinden. Yandım ama, saflıktı yangınımı serinleten

Öğrendim ki saflık dokunulmazlıkmış. Renkli film son versiyon oyunları, siyah-beyaza çevirip hakikatini gösterip beni kolladığın için teşekkürler dokunulmaz saflığım. Hiçbirşey bozamadı seni bugüne kadar. Sen beni sobelemeye çalışırken, tüm haylazlığımla guguuk diyorum sana hayat. Burdayım işte, acımadı kii:)))




YAĞMUR

Gökyüzü gibi kalbim.Dünkü güneşimden eser yok bugün. Yağmur bulutları küme küme. Ansızın sağanak başlıyor.Yağmur rahmettir derler..Rahmet boşalırken gözpınarlarımdan, toprağım emiyor onu derinlerine...


Belli ki daha bereketli olmak istiyor, doymuyor...Acı değil yaşadığım, ızdırap değil. Durup bakıyorum ona. Çırptığım kanatlarımın rüzgarı bu. Rüzgar ardına katmış bulutları...Yavaşlarken kalbimin yağmuru,sanki yorulmuş, dinlenmeye ihtiyacı var. Dur diyorum, dur artık, dinle beni...Aşk, sanadır tüm sağanaklarım. Rahmetinin ardından gelen o kokuyu soluyorum. Daha yakınız artık. Biliyorum.

Aşk Olsun....

PERVANE

 Aşk bütün olmalıydın.Kalbimde bir alev topu var sanki.Seni düşününce gelen serinliğim, gözlerimden süzülen yaşlar. İçime içime girip, o alevi rahatlatmak istiyor. Niye tanrım niye derken, diyemiyor öbür yanım. Öbür yanım biliyor O ışığı nerden tutarsa, ben oraya koşarım. 

Işığı yukarıya çekti gökyüzüne. Yüzümü ona çevireyim diye. Bekliyor, o istediği zaman yeniden yansıtacak aynadan. 

O da biliyor, aslında aynada olsa baktığım, ışığımın yukardan geldiğinin farkındayım. Kristal olayım istiyor, oradan buradan işliyor beni.Yine farkındayım. Küçük bedenim dar geliyor kalbime. Göğsüm yarılacak da dışarı çıkacak hissediyorum. Etrafta bir sürü kalabalık, görmüyorum birşeyi. Gönlümün içinde duruyorum....

Aşk olsun...


ADSIZZ..

Bir ay masalında, vücud buldu ruhumun çocuğu. Ey sevgili, seninle çıktı içimden şen kahkahalar, tanıdık serseri, en aşifte haller, bir ay masalında vücud buldu, ruhumun çocuğu. 

En yaramaz haliyle girdi yatağıma. Özlemişim be, serseri olmayı, dolu dolu çıkıyor ağzımdan küfürler. Ah canım, gördün mü ne söylüyorum. Kapatma ağzımı durr.. Daha da küfredeyim toplumun anayasasına...

5 Temmuz 2013 Cuma

GÖNÜL


 
An'ını yaşayan kelebek sen misin? Bırak rüzgar, kanatlarını sevgisiyle okşasın..Hisset onu... Tüm hücrelerinde onun sevgisini hisset,rengarenk olduğunu hisset, bırak renklerin sıcaklığı girsin tüm hücrelerine...

Dünya gönlünün içine girdi de, sen nefesini arayıp durdun dünyanın içinde..Tıkandıysa nefesin, gönlünün içine bak. Bakta yeniden nefes alabilesin. Bir ses mi duydun ne? Kim çağırıyor seni? Yaklaş , biraz daha yaklaş.Yaklaş ki kendini göresin.Yoksa hep gölgeler üzerine düşecek.

Başını çıkar  gönlün içinden.Gölgeler yok artık.Arı duru benliğin ayrılma diyor gönülden.sessiz kal ki, onun sesini duyabilesin..

Tut ellerimi sıkıca,tuttuğun benim elim olsun,ayrılma benliğimden.Rüzgarım savurursa seni, sağda solda dal arama tutunmak için.

Dünya gönlünün içine sığdı da,sen gönlüne sığamadın. Sonsuzluğunun sığınağında, kendi gölgeliğinde serinle,güneş gibidir hakikat, yakar alimallah!!!

Aşk olsun...

SENİ SEVİYORUM HAYAT!!


Bir metrekarelik  pencereden, gökyüzüne bakıp, evreni kucakladığın olur mu hiç? Tüm insanlığı içine, o küçücük kalbine sığdırdığın...Seni seviyorum hayat, gökyüzü kararsa da bazen, ardından çıkan güneşini, çılgın gibi yağan yağmurunda çıkan toprağın kokusunu, esen rüzgarın içindeki çiçeklerin kokusunu.... Köşe başındaki simitçinin, yaşadığı zorluklara rağmen, mücadelesine  tutunuşunu....Seni seviyorum hayat, çapkınca bana göz kırpışını...Seviyorum....Seni ve beraberinde getirdiğin herşeyi..Seviyorum, seviyorum işte...Seni sevmeyi seviyorum...Gözümü budaktan esirgemeden, bodoslama seviyorum ....Işığa tutkun pervane gibi, saf sevgiye tutkunum, yanacağımı bile bile...
Ey aşk, güzel gönül,kalbimdeki çarpıntını,içimdeki heyecanını seviyorum...Bir dur, bir bak kendine diyorum.Yok, durmuyorum.Hayatla yol alıyorum.İçimdeki sonsuzlukla,kalbimdeki çırpınışla,gözümdeki yaşlarla gülümsüyorum hayatıma.
Biliyorum ki güneş, her zaman var,orada ve o da bana gülümsüyor.Karşılıklı bakışıyoruz,kur yapıyoruz birbirimize kimselere çaktırmadan.. Birbirimizden haberimiz yokmuş  gibi..
Bazen yoruyorsun beni,ilk tenhada kendimle kucaklaşıyorum kimselere belli etmeden, hasret gideriyorum kendimle.Ne güzelsin diyorum,  bedenime sığmayan kalbime bakıp,bazen  şaşıyorum kendime.İlk fırsatta buluşma sözüyle ayrılırken  kendimden, yüzümü  gözümü boyuyorum, makyaj yapıyorum bildiğin..Karışıyorum yine kalabalığın arasına.Makyaj kalabalığa uymak için. Farketmesinler diye.Özgürce dolaşıyorum, kalabalığın içinde fark edilmeden.
Hayatın kokusunu içime çekiyorum,ciğerlerim patlayıncaya, soluksuz kalıncaya kadar.Seni solumalıyım diyorum hayata.Öyle ki sen ve ben bir olmalıyız, iç içe, ayrılmadan, aşıklar gibi.
 Ben seni çok seviyorum hayat.Sade seni yaşamak için tüm eylemlerim,isyanlarım, herşeyim..
Bazen kalabalığında nefesim tıkanıyor, o zaman  yine kaçıyorum  ilk tenhaya, tüm boyalarımı temizliyorum kendimle buluşurken.Dokununca ellerime bulaşıyor boyalarım,çıkarabildiğim kadar çıkarıyorum.Saf güzelliğimi görebileyim diye.Her buluşmada daha az boya kalıyor elimde,gittikçe şeffaflaşıyorum sanki.Boya tutmayacak gibi artık.Nefes alıyor tüm hücrelerim...Böyle çıplak mıyım ne? Aldığım nefesi tüm bedenimde hissediyorum.Korkuyorum.Böyle çıplak ve boyasız çıkarsam kalabalığa,şeffaflığı fark etmezler,kırılacağımdan korkuyorum.Saydam bedenimle,boyasız girebilir miyim ki kalabalığa?
Bu kez tenhadan, ilk kalabalığı kolluyorum. Sessizce süzülürken aralarına,boyasız birçok bedenle karşılaşıyorum şimdi.Boyasız çıplakların kalabalığı sarıyor etrafımı.Artık her an tenhadaymışım gibi,hayatı ortak soluyorum onlarla. Derin derin çektiğim nefeslerle, ölürken dirilmişcesine  etrafa gülümsüyorum hu diyerek.
Güneş, boyasız  çıplakların tenine yansırken, renklerinin  güzelliğine bakıp   hay allah diyorum.Birden koyu bir lacivert kapatıveriyor güneşi, sonsuz bir karanlığa bürüyor heryeri. Tüm kalabalık, boyalısı, boyasızı,cümle alem nefesini tutuyor sanki beklerken...Yavaş yavaş lacivertin sonsuzluğundan güneşin, turuncuları görünüyor az sonra. O güzel turuncu beyaz ışık  yavaş yavaş yırtarken laciverti, tuttuğu nefesi de yavaşca salıyor cümle alem. Derinden bir ohh sesi yankılanıyor semaya,  korkuttun bizi, aşk  olsun.....
Ve öyle de oldu.AŞK OLSUN:)))