30 Ağustos 2013 Cuma





      USTALIK MASALI


   "Gerçek usta, zamanı geldiğinde öğrencisini başka ustalara teslim etmeyi bilendir."
Bunu ilk duyduğumda çok etkilenmiştim. Vay be dedim, ne bilgelik. Sonrasında üstat olarak gördüğüm kişileri de böyledirler sandım. Hepsinin böyle olmadığını öğrenmem biraz zaman, biraz yol aldı, bazen de acı verdi. Olanı da vardı, olmayanı da elbet.

Durup dururken, bu konuya niye daldım bilmiyorum? İçinde, görme vaktimin geldiği bir durum var demek ki.

Ustalığı, guruları, rehberleri sadece spritüellik, akademik bir etiket, bir statü olarak görmemek lazımmış. 
Zamanı geldiğinde, çocuğunu özgür bırakmakta ustalıkmış;insanların, özgür iradeleriyle yaptığı seçimleri,  yargılamadan anlayabilmekte.
Çok sevdiğin bile olsa, zamanı geldiğinde gitmesine izin vermek  ustalıkmış.

Sana değer vermiyorsa karşındaki, kayıpları düşünmeden, dur orda diyebilmek ustalıkmış.

Kimseyi yargılamadan, içimizde kırgınlık duymadan, dürüstçe kendimizi ifade etmek, ifade edilenlerden de idrakimiz kadarını alıp, yoluna devam etmeyi bilmek; eyvallah diyebilmek en büyük ustalıkmış.
Bunu hayatında uygulayabildiği kadarıyla,  herkes kendi çapında ustaymış aslında.

Çapı farklı diye, benden daha değerli yada önemli değilmiş. Senin yüklediğin anlam  kadarmış herkes. Yüklemeyi kesince,gözümüze başka görünmesi bu yüzdenmiş. Her şey bu yüzden illüzyonmuş. Saygı göstermek, kendini hiçe saymak değilmiş.
 Ustalık, değer verirken kantarın topunu kaçırmamaktaymış.

Gerçek adalet içimizdeki vicdanın terazisindeymiş. Adalet tanrıçasının gözleri, bu yüzden bağlıymış.Sen terazide dur, ancak vicdanına ağır gelen durumda, kılıcını da kaldır dermiş.
Bu yüzden affedilmeyen tek suç kul hakkıymış. Vicdanlı olmayı, herkese acımak zannetmemekteymiş ustalık. 
Sapla saman bu yüzden karıştırılmazmış.

Bu yüzden her koyun kendi bacağından asılıyormuş. Bu yüzden sorumluluğumuz, önce kendimize olan sorumluluğumuzmuş. Sizin yüzünüzden  demek, sorumluluğu kabul etmeyip, topu karşıya  atıp, mağdur rolü oynamak;kendimizi ifade edecek cesareti gösteremeyip, acıya sığınmakmış.
Ustalık, kararlarının  sorumluluğunu,birilerine yüklemeden  taşıma gücüne sahip olmakmış.

Ustalık,hiçbir şeye sığınmadan, kendinle yüzleşme cesareti, yüzleştiğin seni de kabullenip sevmekmiş.

Bir varmış, bir yokmuş..Meğer hayat, gerçeğin masal versiyonunda bize sunumuymuş:)))

Bu kez gökten bir elma düştü benim masalımda, yanlızca gerçeği görmek isteyenlerin başına...

Afiyet olsun...




"Başkalarını bilen kimse bilgili, kendini bilen kimse bilgedir."Lao Tzu


25 Ağustos 2013 Pazar





        


          MARİFET

Aceleci yaratılışımı şaşırtıyorum artık. Sükunetin hazzını tanıdım çünkü. Elveda sabırsızlığım. Bunca yıl ayrılmaz iyi bir  ikiliydik biz. Çabuk tükettikçe  seninle her şeyi, daha daha diyorduk. Doyuramadan ruhumu, yürüyüp  gittik seninle dönüp dönüp arkamıza bakarak.

Arkada bıraktıklarıma da seninle birlikte elveda diyorum. Şaşırma, bildiğin apaçık bir veda bu. Seninle birlikte tüm yaşanmışlara.

Sükunetim var şimdi yanımda. Acele etmeye gerek yok, bunu sen öğrettin sabırsızlığım. Her şey kendi zamanında geliyor. Olduğum yerde içimden ve dışımdan geçenlere izin vermem yeterliymiş biliyor musun?
Geçişlerin rüzgarından korkmadan, yarattığı her duyguyu kabul ederek..

Sükunetin hazzı, kabulün verdiği huzurla, duruyorum şimdi de.
Yol ve rüzgar beni nereye götürürse, kabulümdür her şey.

Gönlümün sesini duyuyorum şimdi de. Her şeyi fısıldıyor kulağıma bir bir..

Selam veriyor bana, es selam ey can.
Şimdi seyret gösterdiklerimi. Bak, bir daha bak. Gördüklerine şaşırma can. Hakikati görmekse marifet, benim gözümle etrafına bir daha bak.Marifet bu değilmiş, anla cancağızım...Marifet o ki, gönülden eyvallah da.....

Bir sır verdim sana, erit içinde, öyle ki bu bildiğin değil, yaşadığın olsun..

Aşk olsun....


"Sonsuzluğun içinde kendi sonsuzluğumdur yaşadığım.."Ayşe Sarı

24 Ağustos 2013 Cumartesi







   


             YOLCULUĞUM...


   Ben hakikat yolcusuyum. Bilirim ki bu yolda taşlar var... Takılınca ayağım, döner içime bakarım. Bilirim ki izdir o taşlar. Kendi hakikatime giden izlerim. İyi iz sürmek lazım bilirim.
Taşlı topraklı yollardan gönlüme varmak isterim. Sonsuzluğun içinde, hakikatimi yaşamak isterim. 

Hayatımda olan herşey için şükretmekteyim. Beni zorlayan, ağlatan, kızdıran, öfkelendirenlere de, gülümseten, mutlu eden, heyecanlandıranlara da. Bilirim ki, herşey bir bütün halinde kendimi görebilmem için  uğraş verir. Bunu yaparken, farkında olurlar ya da olmazlar, bunu  bilmem... Bildiğim benimde onların hayatına kendi yüzleşmeleri için girdiğimdir.

Bilmeye rağmen içimde yaşadığım kırgınlıkları hemen iyileştiremiyorsam, biraz daha zamana ihtiyacım olduğundandır. Kendime şefkat gösterir, tamamlanmam için zaman veririm. Çevreme gösterdiğim anlayışı kendime de gösterir, affederim...

Bilirim ki, kendime olan sevgim, hoşgörüm, kabulüm çoğaldıkça, varlığımın zenginliğini, renklerimi de yaşar yaşatırım....

Ben hakikat yolcusuyum. Bilirim ki bu yolda taşlar var... Takılınca ayağım, döner içime bakarım. Bilirim ki izdir o taşlar. Kendi hakikatime giden izlerim. İyi iz sürmek lazım bilirim.  Sonsuzluğun içinde, kendi sonsuzluğumsa tüm yaşadığım....Bir nefestir, hayata verdiğim,bilirim.......

Marifetin buysa, gönlüme razı ol isterim....


.




     PERDE

    Günün sonunda, kendimle başbaşa kaldığımda şu soruyu sordum; Söyle nereye? Yapılması gereken onca şey, yaşamımın sorumlulukları, bu resmin içinde neredesin, nereye bakıyorsun? Baktığın yerde gördüğün heran niye  değişmekte?Her gün aynı işe gidiyorsun, aynı yoldan.
Güzergah aynı da, niye gördüklerinden  anladığın farklı? Oturduğun oda aynı da, niye her an başkadasın?
Bak aynı yıldız gökyüzünde, sabah uyanıp da aynada gördüğünde aynı yüz...Niye her gün başka bir şey görmektesin? Başka başka duygulardasın?
Niye cancağızım niye?

Dinle öyleyse dedi içimdeki ses. Evet, gördüklerin aynı olsada, gözündeki perdeleri kaldırdıkça anladıkların hep farklı olacak...















18 Ağustos 2013 Pazar







GÜL BAHÇESİ


Kalbinin sesini dinle, dinle ki orada nasıl bir ahenk var.. Ayrık otlarından, yol bulup baş vermiş yabani dallardan,  temizlediğin kalbinin sesini dinle. Dinle gönül, duyuyor musun? Ayrık otlarını filizlendirme yeniden. Tertemiz bahçen güller için hazırlandı. Orada açacak güllerin keyfini sür... Bugüne hazırladın o bahçeyi. Şimdi gül mevsimi artık. Gönlünün güneşiyle besle çiçeklerini. Zehirli sarmaşıklar sarmasın bir daha, şimdi gül mevsimidir artık. 


Hep bu sevdaya değil miydi hasretin?
Şimdi kavuşma vakti. Gir artık bahçene.. Keyfınce yaşa gönül... Dem bu demdir. Hayrola, hak yol ola. Yola çıkmış erenler, vuslata nail ola. 
An gelir görürsün hakikati, an gelir bulursun o vuslatta kendini... 

Aşk olsun, aşka düşen canlara baki selam  olsun...

17 Ağustos 2013 Cumartesi




SİTARE

Bir yıldız, gökyüzünde küçücük, olabildiğince  haşmetli, olabildiğince parlak..Işığından ve haşmetinden, gönlümüze vermek istercesine, öyle bakar durur uzaklardan...

Gönlümün niyazı, parlak ışığım, bende bakar dururum sana,her an seninle hemhal olmak istercesine... Ey ışığım, gör gönlümü, içinde bir yıldız var, olabildiğince haşmetli, olabildiğince parlak, kayıp gider durmadan, sonsuzun içinde sonsuza varmak istercesine....

Aşk içinde aşk olmak istercesine...

16 Ağustos 2013 Cuma



 SES VE NEFES

Kimsem yok  benim. Tek başıma bir savaş alanının ortasında durur gibiyim sanki. Gülümsemeyle karşılıyorum gelen hamleleri. İzliyorum sessizce, içimdeki çığlıklar belli olmasın diye öyle eğitmişim ki kendimi... Artık çığlık  falanda kalmamış. Alışık değildi  bünye sessizliğe, ne oluyor sana dedi. Kendinde misin? Evet dedim. Kendimdeyim. Öyle ki, kendime  hiç böylesine yakın olmamıştım. Durup, izlemeye devam dedim.


Ey gönül, senin sesini duyduğumdan beri, en güzel nağmeyi bile istemez oldum. Bu can seninle nefes alır artık. Değil mi ki, duyurdun bana sesini, ben ses oldum, kendimden dışarı bakmaz oldum. Varsın devam etsin meydandaki savaşlar. İçimdeki meydanda er olmuşum. Baş vermişim can olmuşum. Ey gönül, değilmi ki ben sen olmuşum, bir hayy gelmiş, ben ses olmuşum... Hayrola, hakk yol ola, meydana gelmiş erler, yola yoldaş ola. Huu diyelim erenler, canımız yola baş koya. Hak erenler nefesi her dem, vuslata nail ola.
Aşkımız daim ola.....

12 Ağustos 2013 Pazartesi


HAYATA İNAT..

Bugün tüm duygularımı gömesim var. İçimdeki tüm inançları, inanmışlığı. Bunu mu yaptırmak istiyorsun hayat? Bugüne kadar tüm yaşanmışlıklara inat kaybetmediğim inancımı yok edeyim mi istiyorsun, söyle? Hep sobeledin beni, öğren artık dedin.

 Dedin de öğrenemedim ki ben. İnadına direndim içimdeki saflığa tutundum. Safça inancım korudu beni, senin yakıcı sobelerinden. Yandım ama, saflıktı yangınımı serinleten

Öğrendim ki saflık dokunulmazlıkmış. Renkli film son versiyon oyunları, siyah-beyaza çevirip hakikatini gösterip beni kolladığın için teşekkürler dokunulmaz saflığım. Hiçbirşey bozamadı seni bugüne kadar. Sen beni sobelemeye çalışırken, tüm haylazlığımla guguuk diyorum sana hayat. Burdayım işte, acımadı kii:)))




YAĞMUR

Gökyüzü gibi kalbim.Dünkü güneşimden eser yok bugün. Yağmur bulutları küme küme. Ansızın sağanak başlıyor.Yağmur rahmettir derler..Rahmet boşalırken gözpınarlarımdan, toprağım emiyor onu derinlerine...


Belli ki daha bereketli olmak istiyor, doymuyor...Acı değil yaşadığım, ızdırap değil. Durup bakıyorum ona. Çırptığım kanatlarımın rüzgarı bu. Rüzgar ardına katmış bulutları...Yavaşlarken kalbimin yağmuru,sanki yorulmuş, dinlenmeye ihtiyacı var. Dur diyorum, dur artık, dinle beni...Aşk, sanadır tüm sağanaklarım. Rahmetinin ardından gelen o kokuyu soluyorum. Daha yakınız artık. Biliyorum.

Aşk Olsun....

PERVANE

 Aşk bütün olmalıydın.Kalbimde bir alev topu var sanki.Seni düşününce gelen serinliğim, gözlerimden süzülen yaşlar. İçime içime girip, o alevi rahatlatmak istiyor. Niye tanrım niye derken, diyemiyor öbür yanım. Öbür yanım biliyor O ışığı nerden tutarsa, ben oraya koşarım. 

Işığı yukarıya çekti gökyüzüne. Yüzümü ona çevireyim diye. Bekliyor, o istediği zaman yeniden yansıtacak aynadan. 

O da biliyor, aslında aynada olsa baktığım, ışığımın yukardan geldiğinin farkındayım. Kristal olayım istiyor, oradan buradan işliyor beni.Yine farkındayım. Küçük bedenim dar geliyor kalbime. Göğsüm yarılacak da dışarı çıkacak hissediyorum. Etrafta bir sürü kalabalık, görmüyorum birşeyi. Gönlümün içinde duruyorum....

Aşk olsun...


ADSIZZ..

Bir ay masalında, vücud buldu ruhumun çocuğu. Ey sevgili, seninle çıktı içimden şen kahkahalar, tanıdık serseri, en aşifte haller, bir ay masalında vücud buldu, ruhumun çocuğu. 

En yaramaz haliyle girdi yatağıma. Özlemişim be, serseri olmayı, dolu dolu çıkıyor ağzımdan küfürler. Ah canım, gördün mü ne söylüyorum. Kapatma ağzımı durr.. Daha da küfredeyim toplumun anayasasına...