22 Temmuz 2011 Cuma

İÇİMİZDEKİ ÇOCUK

   Her sabah güne başlarken, bir önceki günden kalan artıklar, zihnimize uğramayı ihmal etmezler. Bizce önemli dediğimiz olaylar çakılıdır beynimizde.Veya yaşayacağımızı düşündüğümüz olaylar, geleceğe ait..
Hep geçmişle gelecek arasında gidip gelirken, yaşamadığımız anlar ise bizi hiç rahatsız etmez.Zaten farkında da değilizdir. Düşünceler o kadar önemlidir ki, Hiç bir zaman sırası değildir şu anı yaşamanın... Çünkü,yapılacak onca iş vardır, ödenecek faturalar, çalışmak lazımdır. Şu işleri yoluna koyayım da, çocuğun okulu bir bitsinde, emekli olayım ondan sonra diye başlayan, ardından da kendimizle ilgili  planlarımızı anlattığımız bir sürü cümle kurarız.

Yaşam akıp giderken, yaşama dair sorumluluklar yerine getirilirken,  kendimizi, isteklerimizi, kendimizle ilgili kurduğumuz planları ne kadar ertelediğimizi fark ediyor muyuz?

Ertelemek, kişinin aslında kendinden kaçışıdır, yaşamdan kaçışıdır. Çevremizdeki herşeyi kapsayan büyük resimde, kendimizi de ait olduğu yere koyma isteğini gösterdiğimizde, belki önceleri karşımıza engeller çıkacaktır. Bu engellerin korkmadan üzerine giderseniz eğer, onların da kaybolduğunu görürsünüz.

Yaşam içerisinde biten bir şey yoktur.İş bitmez, çalışma bitmez. Tüm gün çalışsanız yarın yine yapılacak işler mutlaka vardır.Peki bu bitmeyenlerin içerisinde, bitenin sadece ömrümüzden eksilen günler olduğunun farkında mıyız?


Yaşam bir mücadele silsilesi değildir.Onu mücadeleye çeviren sadece bizleriz.Çünkü bize böyle öğretilmiştir.Halbuki, yaşamda karşımıza çıkan zorlukları kolaylıkla aşmamız, bunları aşarken kendimizi de yaşamamız mümkün. Bunun için önce ne istediğimizi, gerçekte ne istediğimizi bilmemiz lazım...

Çocukluğumuzdan itibaren, bize birçok şey öğretilir. Doğrular ve yanlışlardan oluşan bir sürü düşünce kalıbı.Neden en mutlu anıların çoğu çocukluktan kalanlardır? Hiç düşündünüz mü? Çünkü o anda hayatta oynayacağınız rolün elbisesi henüz size giydirilmemiştir. Orada sadece gerçeğiniz vardır, bastırılmış hiç bir duygu yoktur.Çocukluğumuz en saf haliyle yaşadığımız duygularımızdır.Arkadaşınıza kızdıysanız küsersiniz, korkmazsınız o an... Şimdi kızdığınız birisine küsebilir misiniz? Hayır.Çünkü, iş ilişkiniz vardır, başka şeyler vardır, eğer küserseniz zarar görebileceğiniz düşünüp korkarsınız ve bastırırsınız.
Bastırılmış bu duygular içimizde birikip, zaman zaman olmadık yerde öfke olarak karşımıza çıkar.

Kişisel gelişimle ilgili birçok yazıda da  karşınıza çıkmıştır,   " İçinizdeki çocuğu kaybetmeyin"...

Çünkü,içimizdeki çocuk, bizim saf duygularımızı yansıtır. O çocuğa ne kadar iyi bakarsak, ne kadar yaşamasına izin verirsek, kendimizi de aynı ölçüde mutlu ederiz.
Mutlu  yaşamak için dağlara çıkmamıza, herşeyden uzaklaşmaya gerek yok. Veya uzaydan gelen birisi size mutluluk reçetesi vermeyecek:))  Reçete sizde, içinizde unuttuğunuz çocuk orada bekliyor, mutluluğu birlikte keşfetmeniz için.

Yaşam devam ediyor zaten, günlük iş planınıza içinizdeki çocuk için de randevu vermeyi unutmayın, hergün olmasa da haftada bir ortaya çıkmasına izin verin:)
Size ne kadar iyi geldiğini göreceksiniz.

Mutlu Kalın:)))

Ayşe Sarı
aysesari74@gmail.com

5 yorum:

  1. Hayata dair farklı bir yorum...

    YanıtlaSil
  2. düşüncelere daldım

    YanıtlaSil
  3. Çocuğumla yazıp çiziyoruz...biz büyüyemiyoruz:) o çocuğun hayata dokunuşları hiç değişmiyor aslında...bir kaç maske biraz makyaj sevgili yaramaz egoya...o da kendini büyükten sayıyor o kadar... sevgiler...
    aysecan kurtay

    YanıtlaSil